Afrika’da İslam
Afrika’da İslam
("Afrika'yı Anlamak" Kitabı s.34-36)
Afrika Kıtası, tarihî olarak Müslüman bir kıta olarak adlandırılmakta idi. 1950’li yıllara kadar da bu durum devam etmiştir. İslam’ın Afrika’ya ulaşması ve yayılması konusunda bizim Türkiye’de çok da farkında olmadığımız çok önemli bir nokta vardır. Ki bu nokta İslam’ın Medine’den önce Afrika’ya ulaştığı gerçeğidir. Habeşistan’a yani Afrika’ya Müslümanlar 615 ve 616 yıllarında olmak üzere iki defa hicret gerçekleştirmiştir. İslam’ın Medine’den önce Afrika’ya ulaştığı gerçeği Afrika kıtasında hicri yılbaşı kutlamalarında mevlit programlarında övünçle dile getirilmektedir. 639’da İslam ordularının Mısır’a girişinden 711 Tarık bin Ziyad’ın Atlas Okyanusu’na ulaşmasıyla Afrika kıtasının kuzeyi İslam’la tanıştı ve putperest Roma ve Hıristiyan kültürü Mağrip’den sildi. Mısır’ın fethi ve Kuzey Afrika’nın Müslümanların idaresi altına girmesi Afrika kıtasında yeni bir dönemin yeni bir medeniyet buluşmasının başlangıcı olmuştur. Afrika kıtasının tarihsel tecrübesi içerisinde İslam, Kıta’ya insanoğlunun son katkısı ve en son medeniyet olarak görülmektedir. Çünkü daha sonraki yıllarda batılı ülkeler sömürgecilik faaliyetleri neticesinde asimilasyon, katliam ve gözyaşından başka hiçbir şey bırakmamış ve bütün her şeyi batılı kültür ve değerleri içerisinde yok etmişlerdir. Diğer yandan Kıtada insanların hak ve hukuklarını dikkate alan bir nizamın gelmesi olarak da görülmektedir. Mesela Mısır’ın Müslümanlar tarafından fethi, ülkenin mağdur halkı Kiptîler’in kültürel ve dinî kimliklerini yeniden kazanmalarına da vesile olmuş ve daha önce resmî dil olarak kabul edilen Yunanca’nın yerini yeniden Kıptîce almıştır.[1] Müslümanların siyah-beyaz ayrımı gözetmeksizin İslam’ı tebliğ etmeleri İslam’ın yayılmasını hızlandırmıştır. Müslümanların Afrikalı özellikle Bantu kabileleri ile evlilikler ve toplumsal ilişkileri kurma biçimleri kıta insanı ile ünsiyet meydana getirmiştir. Bundan dolayı da özellikle kuzey Afrika batı Afrika ve doğu Afrika’da çok ciddi bir şekilde İslam’ın yayılması gerçekleşmiştir. Mesela on üçüncü yüzyılda doğu Afrika kıyılarında 14 tane İslam devleti bulunmakta idi. Bu sürecin bir neticesi olarak doğu Afrika bölgesinde bugün hâlâ yaygın olarak kullanılan Svahili dili, kültür ve medeniyet havzası ortaya çıkmıştır. Arapça ve Bantu dillerinin karışımından ortaya çıkan melez bir dil olan Sıvahilice dünyanın en önde gelen dillerinden biri olarak İslâmî bir dil olarak kabul edilmektedir. Arapça genel olarak bütün İslâm dünyasındaki Müslümanların ortak dili olarak kabul edildiği gibi Sıvahilice de Doğu Afrika Müslümanlarının ortak dili olarak görülmektedir. Sadece Müslümanların değil Doğu Afrika bölgesindeki gayrimüslimlerinde dilidir. Şifahi geleneğe dayalı bir kültürel birikimi olan Afrika kıtası İslam medeniyetiyle tanıştıktan sonra yazılı kültürde çok ciddi eserler ortaya çıkmıştır. Timbuktu’daki el yazması eserler bunun en bariz göstergelerinden biridir. Haçlı seferlerinin sadece Anadolu üzerinden Kudüs ele geçirmeye çalışan haçlı orduları olarak görüyoruz fakat Afrika kıtası daha fazlasına maruz kalmış ve iki çeşit haçlı seferine maruz kalmıştır. Dahası Kudüs’ün ele geçirilmesi için İber yarımadasından Kuzey Afrika üzerinden Filistin’e gitme saldırıları Tuareglerin kurdukları Murabitun Devleti tarafından engellenmiştir. İkincisi de bu kıtadaki sömürgeci güçlerin saldırıları tam bir haçlı seferidir.1543 yılında şehid olan imam Ahmet bin İmam Ahmet Gran olarak bilinen imamı Ahmet bin İbrahim el Gazi Portekizlilere karşı çok büyük bir cihat hareketi göstermiştir. Modern zamanlarda sömürgecilik Afrika kıtasına girmeye başladığı zaman Afrika’daki en büyük direnişi de Ticanilik Kadirye, Şazeliye Müridilik, Senusilik gibi tasavvufi hareketler göstermiştir. Bu kıtanın insanı, renginden dolayı Afrikalı insanı aşağılamayan bir din istemektedir. Bu din ise son Hak din olan İslam’dır. Ve Afrika kıtası sömürge zihniyetinden bağımsız bir zihne sahip yeni bir Müslüman nesle ihtiyaç duymaktadır.
[1] Mısır’ın Müslümanlar Tarafından Fethi ve Fetih Sonrası Ülkede Sosyal Ve Dinî Alanda Meydana Gelen Değişimler Üzerine Değerlendirmeler, Adem Apak, T.C. Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Cilt: 10, Sayı: 2, 2001,ss. 145-159