BİR AFRİKALI NEDEN KORKAR? HAYALET HİKAYELERİ (ZANZİBAR ÖRNEĞİ) BİR AFRİKALI NEDEN KORKAR? HAYALET HİKAYELERİ (ZANZİBAR ÖRNEĞİ)
MUSTAFA UZUN
İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 GİRİŞ. 1 BÖLÜM 2 HAYALET NEDİR?. 2 BÖLÜM 3 İNSANLAR NEDEN HAYALETLERE İNANIR?. 3 BÖLÜM 4 ZANZİBAR’DA ANLATILAN HAYALET HİKAYELERİ 5 BÖLÜM 4 SONUÇ.. 11 KAYNAKÇA.. 13
1.BÖLÜM 1
3 yıla yakın bir süre yaşadığım Doğu Afrika’nın bu en önemli tarihi ve turistik merkezi Zanzibar’da buradan 8000 kilometre uzaktaki Erzurum’un bir köyünde çocukluğumda anlatılan hayalet ve cin hikayelerinin birebir benzerlerini duymamla başladı her şey. Zanzibar, geleneksel yapısı ve dikkat çeken tarihi geçmişi ile turistlerin yanısıra araştırmacıların da ilgi odağında. Zanzibar’a dair birçok akademik çalışma mevcut. Kendi çocukluğumda aile çevremizde anlatılagelen cin ve hayaletlere, -bilinmezlere- dair hikayelerin hemen hemen benzerlerini bu süreçte Zanzibar’da dinledim ve araştırdım. Bu makalede hayalet derken ne kast ediliyor, insanlar neden böyle şeylere inanır, modern insan bu konuda nerede durmaktadır ve Zanzibar’da anlatılan hayalet hikayeleri ve özellikleri nelerdir gibi soruların üzerinde durulacaktır. Makalede Zanzibar’da yerel halkın dilinden hayalet hikayeleri detaylı bir şekilde aktarılacak ve sonuç itibarıyla bir Afrikalının nelerden korktuğu hayalet hikayeleri üzerinden Zanzibar örneğinden yola çıkarak anlatılacaktır.
Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ilk olarak 21 Şubat 1848'de yayımlanan ve komünizmin ilk bildirgesi olan Komünist Parti Manifestosu, “bir hayalet dolaşıyor” deyişi ile başlar. (Marx, 1848) Hayalet olgusu ve hayaletler tarihte ve günümüzde bütün ülke ve toplumlarda, her eğitim ve idari seviyede inanılır ve konuşulur. Ateist, Müslüman ve Hristiyan kaynakların yanısıra bütün inanç ve fikirlerin etki alanlarında ‘hayalet’ ya da ‘bilinmeyen varlıklar’ muhakkak bulunur. Dünyanın en modern eğitimlerini almış insanlardan Afrika’nın en ücra köşelerindeki kabilelere kadar farklı anlatımlarla hayalet hikayeleri mevcuttur. Çeşitli üniversiteler hayaletler, hayalet inancının insan ruhuna etkileri, hayaletlere neden ve nasıl inanırız gibi birçok konuda araştırmalar yapmış ve yapmaya devam etmektedirler. Bu alanda yaptığı çalışmalarla bilinen Prof. Frederic W.H. Myers, Stanford Üniversitesinde kurduğu bir ekiple hayaletleri ve hayalet inancını detaylı bir şekilde ele almıştır. Myers’e göre hayalet, şahsi bir enerjinin kalıcı olan görüntüsüdür. (PCI, https://psi-encyclopedia.spr.ac.uk/articles/frederic-wh-myers) Son yapılan çalışmalardan birinde Birleşik Krallık'taki bir grup araştırmacı, insan gözünün ve beyninin "hayalet" görüntülerini görebildiğini buldu. Hayalet görüntüleme tekniği, bir nesneye rastgele bir ışık deseni yansıtılarak, bu ışığın tek bir piksele yoğunlaştırılmasıyla çalışıyor. İskoçya'daki Heriot-Watt Üniversitesi’nden Alessandro Boccolini, "Yeni yöntem, insanın göremediği dalga boylarını da görmesine izin verebilir. Üstelik ek bir hesaplama adımı ve bilgisayar kullanmadan, sadece ışıkla sağlanıyor." dedi. (University of Heriot-Watt Amerika, İngiltere ve birçok ülkedeki saygın paranormal dernekler tarafından çeşitli araştırmalar yapılmakta ve neticeler elde edilmektedir.
Dünya’daki her kültür ve inançta hayalet inancı bir şekilde bulunuyor. Hemen her kültürde hayaletlerin varlığına dair yapılan araştırmalarda oldukça yüksek oranlarda inandığını belirten sonuçlar çıkıyor. İnsanların buna inanmaya bu kadar istekli olmasının nedenleri ne olabilir? Hollandalı filozof Baruch Spinoza’ya göre inanç hızlı ve doğal bir şekilde gelirken, şüphecilik yavaştır ve doğal değildir. Sinirsel aktivite üzerine yapılan bir çalışmada Harris ve meslektaşları ise bir ifadeye inanmanın, inanmamaktan daha az çaba gerektirdiğini keşfettiler. (Anna Stone, https://theconversation.com/i-see-dead-people-why-so-many-of-us-believe-in-ghosts-148886 ) BBC’de yer alan bir araştırmada yorgunluk, ilaç ya da uyuşturucu, alkol ve ışık oyunları gibi faktörlerin beyni etkileyip yanıltıcı görüntülere yol açabildiği ifade edilmiştir. (David Robson https://www.bbc.com/future/article/20141030-the-truth-about-the-paranormal) Yine ayrı araştırmaya göre din konusunda araştırma yapan psikologlar, uzun zamandır normal ötesine inancın, dünyanın çok daha acımasız gerçeklerine karşı bir kalkan oluşturduğunu düşünüyor. Ölüm, doğal afet, işini kaybetme gibi beklenmedik bir olay karşısında beyin cevap bulmak için uğraşıyor, kaos içinde bir anlam aramaya koyuluyor. Illinois’deki Northwestern Üniversitesi’nden Adam Waytz, antropomorfizm ya da eşyayı insana benzetmenin de olayları anlamaya çalışırken kullandığımız yöntemlerden biri olduğunu belirtiyor. “Kendimizi hayaletlere inandırırız, çünkü evrenin tesadüfiliği fikri bize hoş gelmez,” diyor. Hayatımız üzerinde kontrolümüz azaldığında buna daha çok açığızdır. (David Robson https://www.bbc.com/future/article/20141030-the-truth-about-the-paranormal) Helsinki Üniversitesi’nden Tapani Riekki, bir deneyde, denekleri beyin tarayıcısından geçerken basit animasyonlar izlemelerini istedi. Normal ötesi şeylere inanan deneklerin bu animasyonların ardında bir niyet aramaya daha meyilli olduklarını fark etti. Bu durum, bu insanların beyninde “zihin teorisi” adı verilen alanda daha fazla beyinsel aktivite şeklinde kendini gösterdi. Riekki ayrıca doğaüstü şeylere inancı olanların fotoğraflarda daha fazla gizli yüz görmeye meyilli olduğunu fark etti. Bu bulguyu Amsterdam Üniversitesi’nden başka bir ekip de doğruladı. (David Robson https://www.bbc.com/future/article/20141030-the-truth-about-the-paranormal) ZANZİBAR’DA ANLATILAN HAYALET HİKAYELERİ Her kültürün hayalet hikayeleri olduğu gibi Zanzibar’da da çok zengin ve kapsamlı hayalet hikayeleri mevcut. Afrika ve Arap kültürünün çok güçlü olduğu bu ada ülkesinde hayaletler açısından da çok bereketli bir saha var. Okyanus ortasındaki bu ada devletinde hayalet hikayelerinin önemli bir bölümünü denizlerle ilgili hayaletler ve denizden gelen hayaletler oluşturuyor. Denizlerden gelen bu hayaletler şekilden şekile girip ada halkını korkutuyor asırlardır. Dar bir coğrafyaya sıkışmış olan bu kültürde mekan bütün hayalet anlatılarına hakimdir. Taş şehir Stone Town’un ara sokaklarında, baharat bahçelerinde, sahillerde her an karşımıza bir hayalet çıkabilir, Zanzibar kültürü buna müsait. Adaya ilk olarak İranlıların geldiği ifade edilir. Akabinde özellikle Arap coğrafyasından Müslümanlar geldi. Yemen, Umman, Somali, Mısır. Daha sonra Avrupalılar geldi ve uzun yıllar sömürgecilik ve kölelik savaşları yapıldı. İranlılar, Hintliler ve Uzak Asya’dan dahi adaya bir kültür taşındı. İbadiler, Şiiler, Ahmediye, Hıristiyanlık, Hinduizm ve hatta Budizm. Gelen her kültür ada ve Afrika havasına uyum sağlasa da kendinden bir şeyler muhakkak bıraktı. Hayalet hikayeleri bu nedenle çok çeşitlidir. Amir A. Mohamed’in verdiği bilgilere göre sadece Stone Town’da evlerin arka bahçelerinde bulunan 64’ten fazla mezarlık bu hayalet hikayelerini artıran unsurlardan biri. (A. Mohamed Amir, Zanzibar Ghost Stories) Karanlık ve dar taş sokaklar ve mezarlıklar. Sanırım çok normal bir sonuç. Zanzibar’da genel olarak demir bacaklı canavarlar, evlere saklanan kötü ruhlar, denizlerden gelen dev yaratıklar, cadılar ve çeşitli şeytan tiplemeleri karşımıza hayalet olarak çıkıyor. Yerel halk hayaletlerden korkuyor, çünkü bir inanışa göre hayaletler halka kızarsa birçok doğal afet meydana gelebilir. Afrika’nın iç bölgelerinde çok yaygın olan büyücülük Zanzibar’da rağbet görmüyor. Hayaletleri evcilleştiren ve büyücüler veya kötü ruhları yok eden cadı doktorları Zanzibar’da yok ancak hayaletlerin saldırısına uğradığını iddia eden insanlara psikolojik anlamda destek olarak yardımcı olabildikleri ifade edilen insanlar var. Zanzibar Havaalanı yakınlarındaki Mazizini yolunda bulunan bir ev hakkında içerisinde hayaletlerin yaşadığı iddiası hala çok canlı. Bu konuyu araştırmaya başladığım zaman benim evim de bu eve oldukça yakındı. İçerisini görmek istedim, kullanılmadığı ve kilitli olduğu için içerisine girilemeyeceği söylendi. Ülkenin en büyük camisine de çok yakın olan bu ev hakkında herkes korku ile konuşuyor. Yine yerel halkın ifadelerine göre gözle görülemeyen varlıkların sesleri zaman zaman Zanzibar sokaklarında yankılanıyor, bebekler ağlıyor, cinler ve/veya hayaletler kimsenin olmadığı kuytu köşelerde dans ediyor, beyaz atlar binaların arasında cirit atıyor. Yine yerel halkın bazılarına göre denizler altında tuhaf canlılar yaşıyor ve bunlar zaman zaman Zanzibar’a gelerek ihtiyaçlarını karşılıyor. Zanzibar’ı oluşturan 2 adadan büyüğü olan Unguja’da oturan Muhammed Hayrullah’a göre hayaletler gerçek ancak bunları gördüğünüzde ezberinizdeki Kur’an ayetlerinden okursanız kaçarlar ve size bir zararları dokunmaz. (Hayrullah Muhammed’in anlatısı) Karanlık gecelerde veya sabah erken saatlerde, etraf ıssızken daha çok hayalet görüldüğü iddiaları Anadolu ile büyük benzerlik gösteriyor. Unguja’dan Ramazan Kikwajuni'nin anlatısına göre Stone Town’a 7 kilometre kadar uzakta bulunan ve benim de bir süre yaşadığım Bububu’dan sabahın erken saatlerinde “daladala” için yolcu beklerken kalabalık bir grup yolcu geliyor. Çok sessiz olan bu yolcular yolculuk başladıktan ve Stone Town’a çok az bir mesafe kalmışken bütün yolcular şehir içi ulaşımda kullanılan ve ismine daladala denilen aracın arkasından bir anda kayboluyorlar. (Kikwajuni Ramazan’ın anlatısı) İddi Said’in anlatımına göre ise Stone Town’da gece geç vakitlere kadar açık bıraktığı dükkanına gelen 2 kişi dükkanda tuhaf şeyler yapıp sonra da ellerini su ile yıkamak yerine kaynayan kızartma yağının içinde yıkayıp gidiyorlar. (İddi Said’in anlatımı) Birçok ada sakininin denizler ile alakalı sayısız hikayesi var. Çok büyük gemilerin bir anda belirip kaybolması, tekrar görünüp denizcileri çok zor durumda bırakması ve Kur’an’dan ayetler okuduğu anda kaybolması adeta sıradan olaylar gibi anlatılıyor. Balıkçılar halüsinasyonlar görüyor olsalar veya göz yanılması, psikolojik bir durum yahut ilgi çekmek için konuşuyor olsalar bile anlattıkları oldukça renkli. Birden kaybolan gemiler, tanımlayamadıkları tuhaf canlılar, parlayan nesneler, aniden hızlanan veya yavaşlayan ışıklar. Süleyman Suraga’nın hikayesi ise daha ilginç. Zanzibar’ın turistler tarafından da çokça bilinen Pazar yeri Darajani’ye mango getirip satan Süleyman, eve dönerken yolda sakallı, yaşlı ve bembeyaz elbiseler içerisinde bir Arap görür. Adam melezdir ama çok iyi Swahilice konuşur. Süleyman’ı selamlayan yaşlı adam onu çok yakından tanıyor gibidir. Süleyman onu tanımaz ama o Süleyman’ın her şeyini bilir. Hayretler içerisinde kalan ve yaşlı adamı kesinlikle tanımayan Süleyman’a yaşlı adam kendi bahçesindeki mangoları toplamasını rica eder. Beyazlar içerisindeki adam Süleyman’a çok cömert bir ücret teklifinde de bulununca Süleyman kabul eder. Ancak yaşlı adamın evine gitmek için verdiği adres şaşırtıcıdır çünkü Zanzibar’da yaşayan herkesin çok iyi bildiği ve çevresinde de herhangi bir mango bahçesinin olmadığı Mnazi Mmoja Hastanesi’ne gelmesini söyler adam. Süleyman şaşırsa da merak da ederek kabul eder ve ertesi gün Mnazi Mmoja Hastanesi yakınında buluşurlar. Hayatını mango toplayıp satarak kazanan Süleyman, aletlerini, bıçaklarını ve bisikletini alarak yaşlı adamın yanına gider. Adam onu aynı elbiselerle beklemektedir. Yaşlı adamın evine doğru yürürken Süleyman’ın bir ara başı döner ve gözlerini açtığında dünyanın en güzel mango bahçesinde olduklarını görür. Buraya nasıl gelmiştir, bilemez. Ağaçlar çok düzenlidir, dalları mango doludur, yerler çok düzgündür. Süleyman hayatında böyle bir şeyi görmeyi bırakın düşünmemiştir bile. Mango ağaçları meyva doludur. Böyle bir şey daha önce hiç görülmemiştir. Her ağaç belki bir ay boyunca toplansa yine mangosu bitmez gibi görülmektedir ama Süleyman işe başladıktan sonra kendisinin de anlayamadığı bir hızda mangoları toplar ve akşama kadar çalıştıktan sonra binlerce kilo mangoyu topladığını fark eder. Akşam yaşlı adam Süleyman’a teşekkür eder ve inanması çok güç olacak kadar yüksek bir ücret ödeyerek yine aynı şekilde yürüye yürüye giderken birden kendilerini Mnazi Mmoja Hastanesi’nin önünde bulurlar. Yaşlı adam Süleyman’a gördüklerini asla kimseye anlatmamasını tavsiye eder ve ayrılırlar. (Süleyman Suraga’nın anlatısı) Zanzibar’da bisiklet kullanımı çok yaygındır. Çin’den sonra nüfusa oranla en fazla bisiklet kullanım oranına sahip ülke olduğu iddia ediliyor. Çocuklar okula, babalar işlerine, devlet görevlileri kamu alanlarına ve hatta kadınlar da alış verişe bisiklet ile gidebiliyor. Bisiklet kullanırken mesafeler ve bu mesafeleri aşmayı planladığınız süreler çok önemli. Henüz 8. Sınıf öğrencisi olan Cuma’nın anlattıkları ise bir bisiklet yolcuğunu ilginçleştiriyor. Cuma, şehre yakın olan ve doğup büyüdüğü Makunduchi’ye gitmek için bisikletle yola çıkar. Makunduchi Cuma için normalde çok yorucu olmayan bir yolculuk demektir. Makunduchi, Stone Town’a 50 kilometre kadar uzakta ufak bir yerleşim yeri. Güçlü kuvvetli kasları ile Cuma için bu mesafe hiçbir şeydir. Hemen hemen 5 saat süren güzel bir yolculuk sonrasında Makunduchi’ye gelen Cuma burada akrabaları tarafından hasretle karşılanır. Uzun uzun oturulur, oyunlar oynanır ve yemekler yenir. Artık geç kalmaya başladığını fark eden Cuma yeniden yola çıkmak için izin ister ve yanına azığını da alarak yola çıkar. Cuma için yol uzundur ve gece bastırmak üzeredir. Yolda bir tekeri de patlayan Cuma, yol kenarındaki köylülerin de yardımı ile 1 saat kadar bir gecikme ile tekerleği tamir eder ve yola devam eder. Stone Town’a çok yaklaşmıştır ama artık tamamen gece olmuştur ve kapkaranlıktır. Birden yol kenarında birini fark eder. Kıpkırmızı gözleri olan, çok uzun boylu, tuhaf şapkalı, beyaz elbiseli ve belinin etrafında bir bez parçası olan garip bir adam ona durmasını işaret eder. Bir anda içi korku ile dolan Cuma daha da hızlanarak yoluna devam eder ama birkaç dakika sonra aynı adamı tekrar yol kenarında görür. Korkmaya başlayan Cuma bisikleti daha hızlı sürmeye devam eder. Adam Cuma’ya durması için işaret etmektedir ve önüne defalarca çıkar. Cuma korkudan titremektedir ama durmaz. Birden bisikletin arkasında bir ağırlık hisseder ve arkasına can havli ile döndüğünde bir şey göremez. Az sonra olay tekrarlanır, yine bir şey göremez. Korku ile bisikleti sürmeye devam eder, ağırlık oradadır ve nefes almaktadır. Çığlıklar atarak sürmeye devam eder ama artık arkasına bakmaya cesaret edemez, sadece korku ile bisikleti sürer. Uzun bir süre arkasındaki ağırlık ile titreyerek sürdüğü bisikleti gördüğü ilk evin önünde adeta atarcasına bırakır ve eve koşar. Evdekiler Cuma’yı sabaha kadar çok iyi ağırlar ve Cuma da bu olaydan sonra bir daha asla gece yola çıkıp bisiklet sürmez. (Unguja adasından Ömer Ebubekir’in anlatısından) Zanzibar’da günün erken vakitlerinde sokaklarda insanların koştuğunu görebilirsiniz. Gençler, çocuklar, kadınlar hiç durmaksızın koşarlar. Bunlardan Said Dani, oldukça iddialı bir atlettir. Her sabah aralıksız 10 kilometre koşar. Onun anlatısı da Cuma’nın yaşadıkları ile benzerlik gösteriyor. Sabah henüz ortalık aydınlanmadan koşmaya başlayan Dabi sabah 5 civarlarında karanlıkta az ileride bekleyen ve kendisine dik dik bakan bir adam görür. Adamın tam önünden geçerken onun bir insan olmadığını hisseden Dabi ona doğru döndüğünde çok korkunç bir canlının kendisine saldırmaya hazırlandığını görür ve çığlıklar ata ata oradan kaçar. Dani, bir daha asla o saatlerde koşmaz. (Said Dani’nin anlatısı) Malindi, Zanzibar’ın ticaret merkezlerinden birisidir. Stone Town’un güzel bir parçasıdır. Burada çok eski konaklar, daha eski camiler ve birbirine geçmiş büyük binalar bulunuyor. Malindi’nin asıl sakinleri Körfezden gelen Araplar olmuş. İngilizler ise sömürgelerinin merkezini burası yaptılar çünkü burası Zanzibar’ın merkezi olarak kabul ediliyordu. Limanın da burada olması nedeniyle bu bölge ticari merkez kabul edilmektedir hala. Bu bölgede evlerin arkaları mezarlıklarla doludur ve bin ton hikayeye ev sahipliği yapar bu mezarlıklar. Malindi’de bir dükkanı olan Munir Ahmed sabah namazından önce dükkanı açar. Etraf karanlıktır. Yine hiç kimsenin olmadığı bu saatte her gün gelip geçen o peçeli kadını bu defa takip etmeye karar verir. Kadını her sabah görmektedir. Kadın peçeli, uzun boylu ve sokakta tek başına hızlı hızlı yürüyordu. Munir Ahmed kadını bir süre takip eder ama kadın birisinin kendisini izlediğini fark ettiği anda hemen yan taraftaki evin kapısından içeri girer. Munir Ahmed, şaşkınlık ve korkudan dona kalır. Çünkü kadın ne kapıyı çalmış, ne elini kapı koluna uzatmış, ne de seslenmiştir. Adeta kapının içinden geçerek içeri girmiştir. Kadın, kilitli kapıdan ve kapıya hiç dokunmadan kapıdan içeri girmiştir. (Malindi sakini Munir Ahmed’in anlatısından)
5.BÖLÜM 4 SONUÇ Hayaletler tartışılıyor ancak hayalet hikayeleri bir gerçek. Dünyanın bütün toplumlarında eğitim seviyesi, coğrafya veya başka detaylara bağlı olmaksızın inanılan bir durum bu. Afrika’da buna kötü ruhlar, inanılması güç Batıl inançlar ve korkunç başka hikayeler de ekleniyor. Uzun süredir yaşadığım bu kıtanın iç bölgelerinde bu durum birçokları için aynı zamanda geçim kaynağı. Büyücü deyip geçilmeyecek kadar köklü bir toplumsal unsur var. İnsanlar bu tür hikayelerden korkmalarına karşın meraklılar da aynı zamanda. Bu çok karmaşık ve hassas bir konu. Fizik ve fizik ötesi kavramları insanlık tarihi boyunca tartışıldı ve tartışılmaya devam edecek. Bugün Üniversiteler hayaletleri konu edinen araştırmalar yapıyor. Batıl inançlar ile hayalet hikayelerinin oturduğu benzer zeminler var ancak hayalet hikayeleri salt Batıl inançlar ile açıklanamayacak kadar kapsamlı. İnsanoğlu binlerce yıldır yaşadığı dünyayı ve hayatı anlamaya çalışıyor. Dünyayı, yeryüzünü, yerin altını, uzayı ve daha ötelerini araştırmaya devam ediyoruz. İnsan zihni ve psikolojisi bunların hepsinden zorlu. İnsanlık bunları araştırmaya devam ediyor. Zamanın başlangıcından beri çok fazla şeyi keşfetmemize rağmen hala kat edecek çok yol var. Uzay, dünya ve insan zihni çok karmaşık. Keşfedilmeyi bekleyen daha nice sırlar var. Bunlardan bir tanesi de hayaletler gerçek mi veya biz neden hayaletlere inanırız sorusu olabilir.
KAYNAKÇA Ghost imaging with the human eye, University of Heriot-Watt https://researchportal.hw.ac.uk/en/publications/ghost-imaging-with-the-human-eye I see dead people: why so many of us believe in ghosts, Anna Stone, https://theconversation.com/i-see-dead-people-why-so-many-of-us-believe-in-ghosts-148886 In the 21st Century, why do so many people still believe in the paranormal? David Robson https://www.bbc.com/future/article/20141030-the-truth-about-the-paranormal Komünist Parti Manifestosu, Marx, 1848 PCI, Prof. Frederic W.H. Myers, https://psi-encyclopedia.spr.ac.uk/articles/frederic-wh-myers Zanzibar Ghost Stories, Mohamed Amir Anlatılar; Hayrullah Muhammed’in anlatısı İddi Said’in anlatımı Kikwajuni Ramazan’ın anlatısı Munir Ahmed’in anlatısı Ömer Ebubekir’in anlatısı Said Dani’nin anlatısı Süleyman Suraga’nın anlatısı |
704 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |